10 Ocak 2011 Pazartesi

Eğiten Çiftlik

Gönderen Ezine DEMİRTAŞ zaman: 01:34 0 yorum
Okul öncesi eğitiminde matematik öğretimi dersinde birçok matematik ve fen konusunu ele aldık ve bu konulara yönelik etkinlikler yaptık. Benin konum sınıflandırma, gruplandırma, eşleştirme ve sıralama idi. Bende bu dört konuyu birleştirerek bir etkinlik yaptırdım. Etkinliğimin adını “Eğiten Çiftlik” koydum. Yaptığım etkinliği sizlerle de paylaşmak istiyorum.







Eğiten Çiftlik
Etkinliğin amacı: Varlıkları sınıflandırma, gruplama, eşleştirme ve sıralama yapabilme
Malzemeler: Renkli kartonlar (sarı, yeşil, mavi, kahverengi), yapıştırıcı, makas, çiftlik hayvanları resimleri (farklı boylarda at, tay, eşek, tavuk, civciv, koyun, kuzu, köpek, tavşan), çeşitli boylarda ağaç resimleri (çam ağacı, meyve ağacı), kuru ve pastel boya, pul, boncuk, grapon kağıtları, ipler gibi artık materyaller…
Etkinliğin yapılışı: Çocuklar halka şeklinde minderlere oturur. Öğretmen çocuklara daha önce hazırladığı hayvan resimlerini verir. Çocuklar bu hayvanları keser. Kesilen hayvanlar boyalar, artık materyaller ve kağıtlarla istedikleri gibi süslerler. Süsleme işlemi tamamlandıktan sonra öğretmen dairenin ortasına daha önce kartondan hazırladığı çiftlik modelini getirir. Her şey tamamlandıktan sonra çocuklarla çiftlik bulunması gereken hayvanlar ve bitkiler hakkında sohbet edilir. Sohbet sıranda çocuklara sorular sorarak önce hayvanlar türlerine göre sınıflandırılır ve gruplara ayrılır. Sınıflandırma ve gruplamadan sonra hayvanlar yavruları ile eşleştirilir. Eşleştirmenin ardından hayvanlar ve ağaçlar boylarına göre sınıflandırılır. Sınıflandırılan, gruplanan, eşleştirilen ve sıralanan bitki ve hayvanlar aynı şekilde çiftlik modeli üzerine yapıştırılır. Yapıştırma tamamlandıktan sonra çocuklara boyalar verilerek çiftliği süslemeleri istenir.

Oyuncak Seçimi

Gönderen Ezine DEMİRTAŞ zaman: 01:19 0 yorum

Oyuncak seçiminde dört önemli nokta;
1.      Çocuğunuzun gelişimini destekleyici olmasına: Alacağınız oyuncak çocuğunuzu sadece eğlendirmeye yönelik olmamalıdır. Eğlenceli olmasının yanı sıra onun gelişimini de olumlu olarak desteklemelidir. Oyuncakların bir amacı olmalı ve çocukta bu amaca ulaşmak içinde o oyuncakla oynamalıdır. Alacağınız oyuncak hem çocuğunuzun ilgisine göre onu eğlendirecek hem de onun fiziksel ve zihinsel gelişimini destekleyecek şekilde olmalıdır.
2.      Çocuğunuzun yaşına uygun olmasına: Alacağınız oyuncak çocuğunuzun yaşına ve gelişim dönemine uygun olmalıdır. Yaşından küçük oyuncaklar onun ilgisini çekmeyebilir. Çocuk oyuncakla oynamak istemez. Yaşının çok üstünde olan oyuncaklarda onların yapabildiklerinin çok üstünde olacağı için becerisinin yetmediği yapamadığı durumlarda çocuğun cesaretinin kırılmasına neden olabilir. Bunların olmaması için çocuğun yaşına, gelişimine ve becerilerine uygun oyuncaklar seçilmelidir.
3.      Oyuncağın üretildiği malzemelere: Çocuklar oyuncaklarla sürekli temas halindedirler. Birçok zaman bu oyuncakları ağızlarına bile götürürler. Bu yüzden oyuncağın yapıldığı malzeme çok büyük önem taşır. Bebeğe zarar verecek boyaların ve kimyasal maddelerin olmadığından emin olunmalıdır. Ayrıca oyuncağın hijyenik olması gerekir.
4.      Oyuncağın kalitesine: Kaliteli bir oyuncak hem çocuğunuza zarar vermez hem de daha dayanıklı olur. Oyuncağı ekonomik olarak da uygun olması önemlidir. Ekonomik açıdan kar edelim düşüncesiyle alınan ucuz ve kalitesiz oyuncaklar kısa sürede kullanılamaz hale geldiği gibi sağlık açısından da çocuğunuza zararlı olabilir.

8 Ocak 2011 Cumartesi

Yeni Kardeş

Gönderen Ezine DEMİRTAŞ zaman: 03:50 0 yorum
Yeni bir kardeşin olması çocuklarda ne tür değişikliklere neden olur? Anne babalar çocukları yeni kardeşe nasıl hazırlamalıdırlar?
Annenin ikinci çocuğuna hamile olması yani çocuğun bir kardeşinin olacak olması çocukta kıskançlık duygularına neden olur. Kıskançlık kardeşle başlar. Uzmanlar özellikle 3-8 yaşları arasında daha yoğun kıskançlıkların yaşandığını söylüyorlar. Küçük bir çocuk için yeni kardeşinin olması artık anne ve babasının onunla ilgilenmeyeceği, onu sevmeyeceği anlamına gelir. Ona göre artık onunla ilgilenmeyecekler, yeni oyuncaklar hep ona alınacak ve kendi oyuncaklarını da başka birisi alacak anlamına geliyor. Bütün bunlarla birlikte kıskançlık ortaya çıkıyor. Çocuklar küçük kardeşlerini kıskandıklarını açıkça ortaya koyarlar. Onu istemediğini, sevmediğini ve evden gitmesini isterler. İştahta azalmalar olur. Kardeşleri gibi davranmaya başlarlar. Kendileri de bebek gibi olurlarsa anne ve babanın onunla ilgileneceğini düşünürler ve bebeksi davranışlar sergilerler. Kardeşi ağladığı zaman oda ağlar, mama ister, bebeksi konuşmalar yapar, altını ıslatabilir, yemek yerken annesinin yedirmesini isteyebilir. Huzursuz, öfkeli ve saldırgan davranışlar, evden ayrılma ve okula gitmek istememe sorunları bu dönemde sıklıkla yaşanır. Bütün bunlar kaybettiğinin düşündüğü ilgiyi tekrar kazanmak için yapılır. Bazı çocuklarda kardeşe aşırı bağlılık gelişebilir. Aşırı kıskançlık durumlarında ise bebeğe zarar vermek isteyebilirler. Saldırgan davranışlar sergileyebilirler. Kendi oyuncaklarına zarar vermeye başlarlar. Bazen aşırı ilgi göstererek kıskançlıklarını bastırmaya çalışırlar. Bu ilgi oldukça fazladır ve artık anne ve babayı uyarmaya başlayabilirler. Kardeşini kıskanan çocuklar üzüntü, öfke, intikam alma ile sevgi, koruma duyguları arasında çatışma yaşarlar.
Aileler kıskançlığı engellemek için öncelikle bu sürecin normal bir süreç olduğunu bilmelidirler. Çocuğu bu tür duygularından ve düşüncelerinden dolayı asla suçlamamalı, yargılamamalı ve cezalandırmamalıdır. Aile doğumdan önce bir kardeşi olacağını çocukla paylaşmalıdır. Aile bebek için hazırlık yaparken mutlaka çocuğunda fikrini almalıdır. Bebeğin odasının, kıyafetlerinin seçiminde, eşyaların alımında ve yerleştirilmesinde mutlaka çocuğunda etkin katılması sağlanmalıdır. Bebeğin adı konusunda da çocuğun fikri alınabilir. Çocuğun evdeki düzeni çok fazla değiştirilmemelidir. Aile çocuğa karşı duygularının kardeşi olunca değişmeyeceğini çocuğa anlatmalıdır. Anne hamilelik, doğum ve sonrada bebeğin bakımıyla daha fazla meşgul olacağından ailede başka bir kişi mesela baba, doğumdan önce çocuğun yaşamsal rutinlerini üstlenmelidir. Çocuğa bebeğin daha çok küçük olduğu ve henüz kendi gereksinimlerini karşılayamadığı anlatılmalıdır. Çocuk bebeğe zarar veriyorsa, aşırı tepki göstermeden çocuğa net ama sert olmayan bir uyarıda bulunulmalıdır. Yeterince net sınır koyamayan veya büyük çocuğuna karşı suçluluk hisseden ebeveynler bebeğin zarar görmesine neden olabilir. Aynı zamanda kardeşi doğduktan sonra çocuğa “artık sen büyüdün ablasın ya da abisin” gibi cümleler kurulmamalı onunda hala bir çocuk olduğu unutulmamalıdır. Anne baba bebeğe karşı şiddet ya da tehlikeli bir durum olmadığı sürece onların arasına girmemeli ve kardeşleri birbirlerine yakınlaştıracak ortamlar oluşturmalıdırlar. Anne ve baba yeni kardeşe övgü dolu cümleler kurmamalı ayrıca çocuklar arasında ayrımcı cümleler kullanmamalıdır. Çocuğun durumu olması gerekenden daha kötüyse, aşırı kıskançlık varsa mutlaka bir uzmandan yardım alınmalıdır.
Onların kardeş oldukları asla unutulmamalıdır.






Boşanma ve Çocuk

Gönderen Ezine DEMİRTAŞ zaman: 03:41 0 yorum
Boşanma çocuğa nasıl anlatılmalıdır? Boşanma çocukları nasıl etkiler?

Çiftler çeşitli nedenlerden dolayı ayrılmaya karar verirler. Çiftlerin bu kararı almaları kolay olmamıştır. Asıl zor olan durum bu durumun çocuğa anlatılması ve yeni hayata uyum sağlayabilmektir. Anne babanın ayrılmasında en zor günleri ve acıyı şüphesiz küçük çocuk yaşayacaktır. Çocuğun boşanmayı algılaması yaşına göre değişir. Çocuk için ilk olarak boşanma anne babasını kaybetmek anlamına gelir. Annesi anne olmaktan babası baba olmaktan istifa ediyor gibi algılarlar. Boşanmada bir başka şey ise çocuğun kendini suçlaması olabilir. “benim yüzümden ayrılıyorlar” gibi düşünebilirler. Çocuk suçluluk duygusu yaşayabiliyor.
Boşanmaya karşı verilen tepki her zaman farklı olabilir. Bu çocuğun ve ailenin yaşadıklarına göre değişir. Ayrıca anne babanın boşanma şekli, çocuğun boşanmaya nasıl hazırlandığı çok önemlidir. Ama her durumda boşanmayı bu şekilde algılayan çocuk boşanmayı kolay kolay kabul edemez. Asla çocuğun anne babasının boşanmasından mutlu olacağı ya da zorluk yaşamayacağı düşünülmemelidir.
Çocuk boşanmadan anne babasının sorumlu tutar ve onları suçlayabilir ve öfkelenebilir. Agresyon (saldırganlık), uyku bozuklukları, okul başarısında düşme, yeme problemleri ya da daha küçük çocuklarda regresyon (parmak emme, altını ıslatma gibi geri dönük hareketler) ve korku gibi tepkiler görülebilir. Çocukların boşanmada olumsuz etkilenmesini engellemek mümkün değildir. Bazı ailelerde özellikle aile içi şiddetin olduğu durumlarda uzmanlar anne babanın ayrılmasını daha sağlıklı bir karar olarak görüyorlar. Boşanma sürecinin olumsuzlukları engellenemez. Ancak en aza indirilebilir. Bunun için anne ve babanın çocuğu boşanmaya hazırlamaları gerekiyor. Boşanmanın ne olduğu, çocuğun annesinin hep onun annesi olacağı ya da babasının onun hep babası olacağı anlatılmalıdır. Anne ya da babasının onu terk etmediğini çocuk anlamalıdır. Bütün bunlar için uzmanlardan yardım alınabilir.

Kaynak: Çocuk Psikolojisi ve Gelişimi Uzmanı, Oyun ve Filial Terapist; Pedagog Psk. Dan. Sevil Yavuz Gümüş

1 Ocak 2011 Cumartesi

Kardeş Anaokulumuzda Fen ve Doğa Çalışmamız

Gönderen Ezine DEMİRTAŞ zaman: 07:40 0 yorum
22 Aralık Çarşamba günü Şehit Öğretmen Ahmet Onay İlköğretim Okuluna bir ziyarette bulunduk. Ziyaretimiz sırasında yaptıklarımızı sizlerle de paylaşmak istiyorum. Etkinliğimizin amacı anaokullarında fen ve doğa etkinliklerine dikkat çekmek ve ilgi uyandırmaktı. Şehit Öğretmen Ahmet Onay İlköğretim Okulunun anaokulunda etkinliklerimizi yaptık. Önce arkadaşlar çocuklarla bir tanışma oyunu oynadı. Daha sonra çocuklara yüz boyama yaptık. Biz sınıf arkadaşlarımızla birlikte küçük bir oyun hazırlamıştık onu oynadık. Oyunumuzun adı “İnatçı Fil” idi. Oyunumuzda sorulan sorularla çocuklarda etkin bir şekilde katıldı. Oyunumuzun ardından çocuklarla bir dikkat çağırma oyunu oynadık. Oyunların ardından deneyler yaptık. Bütün deneyleri çocuklar büyük bir dikkatle dinlediler. Deneylerin ardından onlar için hazırladığımız kısa bir sanat etkinliği yaptık. Onlar için aldığımız kitapları hediye ettik ve etkinliğimizi sonlandırdık. Gerçekten çok güzel bir ortamdı. Oldukça dikkatli şekilde bizi dinlediler ve etkinliklerimize katıldılar. Size yaptığımız deneyi anlatmak istiyorum. Ben arkadaşım Büşra ile Kuleyi yıkın adında bir deney yaptık.





 Kuleyi Yıkın
Malzemeler: Küp şeker, renkli gıda boyası, ılık su, bir kap, bir bardak

Yapılışı: Kabın içerisine küp şekerlerle biç kule yapılır. İstenilen şekilde ve büyüklülükte bir kule oluşturulabilir.  Bir bardağın içerisine ılık su konur ve renkli gıda boyası ile renklendirilir. Renkli karışım kulenin dibinden dökülmeye başladır. Renkli su yavaş yavaş kuleye doğru tırmanmaya başlar. Su kuleyi tırmandıkça kule ağırlaşır ve dibinden başlayarak yıkılmaya başlar. Bir süre sonra kule tamamen yıkılır.
Sonuç: Şekerlerden yapılan kule şekerin suda çözünmesi nedeniyle suyu emdikçe çözünür ve yıkılır.
Çocuklarla bu deneyi yaparken oluşturduğumuz kuleyi nasıl yıkabileceğimizi sorduk. Verilen cevaplar oldukça güzeldi. Bizde “bu kuleyi yıkmanın bir başka yolunu biliyoruz hep birlikte yapalım” diyerek deneyimizi yaptık.














28 Aralık 2010 Salı

Sabunun Serüveni

Gönderen Ezine DEMİRTAŞ zaman: 09:18 1 yorum


Kirleri kolayca temizleyen sabunun nasıl yapıldığını biliyor musunuz?

Yağları ve kirleri kolayca temizleyen sabunun yapımında da yağ kullanıldığını biliyor musunuz?

     Sabun yaklaşık 3000 yıl önce Romalılar tarafından bulunmuş. Roma’da bulunan Sapo Dağında yemek pişirirlermiş. Pişirilen yemeklerin yağları ve odunların külleri birleşerek nehre karışırmış. Bu nehirde yıkanan çamaşırlar hep tertemiz ve bembeyaz olurmuş. Bu şekilde Romalılar kül ve yağ karışımının çamaşırları daha iyi temizlediğini anlamışlar. Sapo Dağının adından yola çıkarak sabun adını vermişler. Daha sonra kül ve kil kullanarak çeşitli sabunlar yapmışlar. İnsanlar ilk sabunu sadece çamaşırları temizlemek için kullanmışlar. Çünkü ilk sabunlar insanların ellerini tahriş edermiş. Vücutları için süt, kum, yağ ve bazı bitkileri kullanırlarmış. Daha sonra defne, fındık, çay, tarçın, papatya ve zeytin gibi bitkilerden sabunlar üretilmeye başlamış.

     Ellerimizi sadece suyla yıkadığımızda, derimizin üzerindeki yağ katmanı suyun derimize ulaşmasını engeller. Bu yüzden ellerimiz yeterince temizlenemez. Ancak sabun ellerimizden yağ ve kirleri uzaklaştırarak ellerimizin temizlenmesini sağlar.

Sabun nasıl yapılır?
Malzemeler: 6 litre zeytinyağ ,
6 litre su
1 kg.kostik (sodyumhidroksit’te olabilir)
ve metal olmayan kap.
Yapılışı:
1.yöntem soğuk su sabunu tabir edilen sabun:

6 litre suyun içinde, 1 kg. kostik tamamen eritilir. Bu eriyik zeytinyağı üzerine damla damla akıtılarak, tahta bir kaşıkla sürekli karıştırılır. İşlem bittiğinde sabun işlemi de bitmiştir. Oluşan sabun uygun ortamda soğumaya bırakılır ve sonra bıçakla kesilerek
kalıplanır.

2.yöntem sıcak su sabunu :

Aynı ölçüler kullanılır ve bunda tek fark işlemi kaynatarak tekrarlamaktır. Bu yöntemde su altta kalır ve sabun üstte toplanır.
Aynı şekilde bu sabun da uygun düz bir zemine dökülüp katılaşınca kesilir. Alttaki suyu dökebilirsiniz
Kaynaklar: Aslı UYSAL, Bilim Çocuk Dergisi” Kasım 2007 sayısı, TÜBİTAK
                        http://www.agaclar.net/forum/archive/index.php/t-3018.html

5 Aralık 2010 Pazar

Rüzgar Türbini

Gönderen Ezine DEMİRTAŞ zaman: 04:22 0 yorum


Bugünlerde dünyanın birçok yerinde olduğu gibi ülkemizde de çok şiddetli rüzgarlar oluşuyor. Rüzgarlar bazen öylesine sert esiyor ki etraftaki birçok eşyayı deviriyor ve sürüklüyor. Eşyaları deviren bazen uçuran bu güçlü rüzgarlar insanlar tarafından birçok amaçla kullanılmış. Rüzgarlar bazen yelkenlilerle yolculuklarda bazen yel değirmenleriyle un yapılırken kullanılmış. Rüzgar bugünlerde ülkemizin birçok yerinde elektrik enerjisi üretmek için de kullanılıyor. Rüzgarlardan elektrik üretilmesini sağlayan şeyler ise rüzgar türbinleri…

 Rüzgar Türbinleri nasıl çalışır?
Rüzgarlar, yeryüzüne yakın hava kütlelerinin güneşin ışınlarıyla ısınarak yükselen ve soğuk hava kütlelerinin yükselen sıcak hava kütlelerinin yerini doldurmak üzere hareket etmesiyle oluşur. Rüzgar türbinleri rüzgarın etkisiyle elektrik üretmeyi sağlar. Türbinlerin üç tane uzun kanatları vardır. Bunlara pervane denir. Pervaneler esen rüzgarla dönmeye başlar.  Pervanelerin hemen arkasında bir gövde kısmı vardır. Burada pervanelere bağlı bir mil (çubuk), milin hızını artıran bir şanzıman(dişli kutusu) ve dönüş hareketini rüzgara çeviren bir üreteç vardır. Gövdenin hemen altında uzun bir kule bulunur. Bu küle 27 katlı bir bina yüksekliğindedir. Pervaneler ve gövde bu uzun kulenin üzerinde bulunur. Kulenin içinde birçok kablo vardır. Bu kablolar elektrik enerjisini trafoya taşır. Trafoda yükseltilen elektirik gerilimi (voltaj) şebekesine aktarılır.

Kısaca rüzgarlar pervaneleri döndürür. Dönen pervaneler gövdedeki mili hareket ettirir ve üreteçte elektirik üretilmesini sağlar üretilen elektrik enerjisi külenin içindeki kablolarla trafoya aktarılır ve oradan şebekelere aktarılır.

Bu rüzgar türbinleri çevreye zarar vermeden elektirik üretir. Ülkemizde Aydın, Balıkesir, Çanakkale, Hatay, İstanbul, İzmir, Manisa, Muğla ve Osmaniye’de rüzgar türbinlerinin kurulduğu Rüzgar çiftlikleri bulunmaktadır.
Kaynak: Bilgin ERSÖZLÜ, “Bilim Çocuk Dergisi” , Kasım 2010, 155.sayısı
 

Adam Olacak Umutlar Copyright © 2010 Designed by Ipietoon Blogger Template Sponsored by Emocutez